Karoline Schnur, Babbel’de dil bilimi uzmanı
Babbel’de çalışan neredeyse herkes, bir dil öğrenimi şirketinden beklenilebileceği üzere, çok dilli. Neredeyse dedim çünkü ben (henüz) onlardan biri değilim. İkinci bir dili öğrenme girişimlerim, ana dili İngilizce olan pek çok kişi gibi, başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdilerde orta seviyede Almanca konuşabiliyorum ama enternasyonal çalışma arkadaşlarımla kıyasladığımda bu yok hükmünde. Her gün insanların ofiste dolanarak düzinelerce farklı dili konuşmasına, farklı iş arkadaşlarıyla sohbetlerinde diller arası geçiş yapmasına ve o dillerdeki eğlenceli deyimleri İngilizceye çevirmesine kulak misafiri oluyorum. Ne var ki, Babbel’de seri şekilde dil öğrenenler arasında dahi, başlangıç seviyesindeki kitaplara gömülenleri, akıcı bir konuşmaya sahip olmak için deli gibi çalışanları asla göremezsin.
Çünkü Babbel’deki dil öğrenim yaklaşımının ana ilkesine göre insanlar yeni bir dil öğrenmek için günde yaklaşık 20 dakikalarını ayırmalıdır. Bu üniversite öğrencilerinin bir dil için her gece çalışmaları beklenen süreyle karşılaştırıldığında (aşağı yukarı 90 dakika) şaşırtıcı derecede kısadır. Peki nasıl oluyor da Babbel’de insanlar benim lisede İspanyolca fiil çekimlerine harcadığım zamandan daha azını harcayarak yeni bir dili kapıyorlar? Günde yirmi dakika çalışarak bir dile nasıl hakim olunduğunu öğrenmek için Babbel dil uzmanımız Karoline Schnur ile görüştüm.
Babbel Yöntemi
Karoline, Babbel öğrenim yönteminin ardındaki ana ilkeyi açıklayarak söze başladı: “Çok fazla okumak bu bilgilerin hepsini özümseyeceğin anlamına gelmez. Buna aşırı bilgi yahut aşırı bilişsel yükleme denir.” Karoline, beynin günlük hayatımız adına neyin önemli neyin geri planda olduğuna karar vermede usta olduğunu belirtti. Beyin geri plandaki bilgiyi görmezden geliyor ve bu bilgiler hiçbir zaman uzun süreli belleğe ulaşmıyor. Gündelik hayatlarımızı yönetmek için harika olsa da aynı şey dil öğrenimi için söylenemez.
Kısa bir süre içinde yoğun bir şekilde ders çalışarak bilgileri hafızaya kaydetme ile ilgili mitlere şunu ekledi: “Çok önemli bir sınav öncesi oturup bilmen gereken her şeyi ezberlemeye çalışırsın ya… Peki, bir hafta sonra aklında bunun ne kadarı kalır? Muhtemelen çok azı.” Her şeyi bir anda yapmaya çalışmak yerine bilgileri azar azar ancak sık sık tekrar etmek çok daha önemlidir. “Uzun süreli belleğe bir şeyleri yerleştirmek için bağlantılar kurmalı ve bunları pekiştirmelisin. Tekrar yapmak, dil öğreniminde çok önemli bir yere sahiptir.”
Bu nedenle Babbel uygulamasının insan hafızasının sınırları uyarınca özel olarak tasarlanmış olması büyük bir avantaj. Yirmi dakika, psikolojideki “istifleme” ilkesiyle oldukça uyum halinde — beyinlerimiz bir kerede yaklaşık yedi yeni şeyi özümsemede çok başarılı. Karoline bunu şöyle izah ediyor: “Beyninin yedi civarındaki yeni bilgiyi özümseme kapasitesini düşünürsen bu ortada zaman açısından net bir sınırın varlığına işaret eder. Babbel’deki bakış açımıza göre, çalışmaya tekrar yaparak başlayabilirsin: On tane öğeyi tekrar etmek beş dakikadan az bir zamanını alır. Sonra yaklaşık on beş dakika sürecek yeni bir derse başlayabilirsin. Bu da zaten 20 dakikaya tekabül eder.”
Çok basit, öyle değil mi?
Etkili Bir Bilimsel Yöntem
Babbel yönteminin ardındaki bilimsel bilgi hazır cepteyken, uygulamanın bu yaklaşımı nasıl desteklediğini görmenin zamanı geldi. Karoline bunu şöyle açıklıyor, “Bu bağlantıları kurabilesin diye, tekrarı, farklı alıştırma ve bağlamlarla derslerin içine yerleştiriyoruz.” Başlangıç seviyesindeki kurslarda ilk kez karşılaştığın belli bir kelime grubu daha sonraki diyaloglarda — farklı farklı bağlamlarda — birden karşına çıkacak. Örneğin, küçük çocuklar hakkında konuşmaya dayalı bir ders yalnızca çocuk yetiştirmeye dair standart kelimeleri değil aynı zamanda büyüklerle ve gürültüyle alakalı kelimeleri de içerecek. Çünkü dünyamız dinamik ve önemli olan bu kelimeleri — sadece anaokulunda değil — her daim hatırlamak!
Tekrar etme çok önemli olduğu için, Babbel uygulamasında sadece bilginin tekrar edilmesi ve uzun süreli belleğinde yer etmesi maksadıyla tasarlanan bir Tekrar Menajeri var. Bu sistemin ardındaki mantık hakkında konuşurken Karoline, “bu yaklaşımın bilimsel temeli psikolojiden bilinen zaman aralıklarına dayanıyor. Bir şeyi tekrar ettiğin ve bunu doğru bildiğin her seferde bir üst kademeye yükseliyor” şeklinde bir izahta bulundu. Uygulamayı kullanırken, tekrar etmen gereken sözcüklerin sadece dersin bitiminde değil takip eden gün ve haftalar içerisinde de tekrar önüne geleceğini fark edeceksin. “Sözcükleri doğru bilmeye devam edersen, bunları tekrar göreceğin süre uzayacaktır. Tüm bu aşamalar katedildiğindeyse ‘artık tamamdır, uzun süreli belleğine yerleşmiştir.’ diyebiliriz.” Bu şekilde, Babbel sadece kelimeleri hatırlamana değil yeni bir dili düzgün şekilde öğrenmene yardımcı oluyor.
Dil Öğrenmek için Tüyolarımız ve Püf Noktalarımız
1. Koşturmaca halindeyken öğrenmek
Günde sadece 20 dakikalık bir çalışmayı düşününce, Karoline’ye zamanımı en iyi şekilde kullanmak adına bana verebileceği herhangi bir tüyonun olup olmadığını sordum: “Zaman açısından uygun olduğun boşlukları belirlersen, farklı uzunluklarda olan dersleri de buna göre ayarlayabilirsin. Babbel’de derslerimizi bir şeyleri beklerken yahut evden işe giderken oluşan zaman boşluklarına uygun düşecek şekilde tasarlıyoruz.” Pek çok kullanıcı (Babbel çalışanları dahil) uygulamayı toplu taşımadayken, özellikle işe gelirken kullanıyor. Bu da aksi halde oldukça sıkıcı geçebilecek zamanı değerlendirmek adına harika bir fırsat sunuyor.
2. Kendin için doğru öğrenme modelini bul
Karoline, öğrencilerin çalışmalarını kişilik özelliklerine göre uyarlayabileceklerini belirtiyor. “İki çeşit öğrenci tipi var: Rutini sevenler ve sevmeyenler. Rutini sevenler, iki set tekrar yapıp ve bir yeni ders bitirerek kendi programlarını uyarlayıp buna bağlı kalırlar. Rutin sevmeyenlere gelince, bu da sorun teşkil etmez, zira onların tek sorunu sadece her gün aynı şeyi yapmak istememeleridir.” Önerisi, bu kişilerin bazı günleri sadece tekrara (ki bu kayıp bir gün olarak sayılmaz çünkü bu şekilde öğrendiklerini unutmamış oluyorlar) diğerlerini de yeni bir derse ayırmaları yahut tercih ettikleri oranda çalışmaları şeklinde.
3. Pratik yaparak kendine güvenini artır
Haftada bir gün dili gerçek yaşam içerisinde kullanmak Karoline’nin bir diğer önerisi:
“Şehrinde bir İspanyol restoranı varsa, neden onları ‘Hola!’ diyerek selamlamıyor yahut siparişini İspanyolca vermiyorsun? Şayet yaşadığın yerde böyle bir imkan yoksa internet sana pek çok fırsat sunuyor: Okuma yapabilir, bir podcast dinleyebilir yahut diğerleriyle iletişim kuracağın bir çevrimiçi sohbet odası bulabilirsin. Dili kullanmak bilgiyi uzun süreli belleğe kaydetmenin en iyi yoludur.
Dili gerçek hayatta kullanmayı planlıyorsan (ki hedef de bu, öyle değil mi?) kesinlikle bu yola başvurmalısın.
4. Her gün bir şey öğrenmeyi alışkanlık haline getir
Karoline’nin son tüyosuna gelirsek, “En önemlisi her gün bir şeyler yapmaktır. 20 yerine sadece 10 dakika bile olsa, kurduğun bağlantıları muhafaza etmek adına hiçbir şey yapmamaktan iyidir.” Dil öğrenimi için günde dolu dolu 20 dakika harcamak hedef olsa da bir dil ustaca öğrenmek için kilit nokta her gün pratik yapmaktır. Bu süreklilik sayesinde bir an önce yeni bir dili konuşuyor olacaksın.
Babbel aplikasyonunun ekran dilleri arasında henüz Türkçe bulunmuyor, bu yüzden İngilizce olarak indirmeni öneriyoruz. Böylelikle mümkün olduğunca fazla dil öğrenme şansına sahip olacaksın. Örneğin, ekran dili olarak İngilizceyi seçersen, Almanca, Fransızca, Rusça ve İspanyolca dahil, toplam 13 dil öğrenebilirsin!