You’ve started learning Turkish? Süper! So you’ve probably already learned a few phrases for “hello” and “goodbye,” as well as the most important words like “thank you” and “please.” But what about Turkish verbs? Well, you might be wondering which ones to start with.
We’ve put together a guide to the 20 most common verbs in Turkish for you, together with their conjugation in the present tense and useful examples. But first, we have a handy infographic for the first five most common Turkish verbs.
The 20 Most Common Turkish Verbs
1. yapmak — to make, to do
ben yapıyorum (“I do”) | biz yapıyoruz (“we do”) |
sen yapıyorsun (“you do”) | siz yapıyorsunuz (“you do”) |
o yapıyor(“he/she/it does”) | onlar yapıyorlar (“they do”) |
Example: Ne yapıyorsun? (“What are you doing?”)
Heads up! There’s another verb that means “to make” or “to do”: etmek. It’s used, for example, in the expression, Teşekkür ederim (“Thank you,” lit. “I make thank”).
2. gitmek — to go
ben gidiyorum | biz gidiyoruz |
sen gidiyorsun | siz gidiyorsunuz |
o gidiyor | onlar gidiyorlar |
Example: Türkiye’ye gidiyoruz. (“We’re going to Turkey.”)
Heads up! Like with etmek, the “t” in gitmek is softened to a “d” when the present tense ending -İyor is added.
3. gelmek — to come
ben geliyorum | biz geliyoruz |
sen geliyorsun | siz geliyorsunuz |
o geliyor | onlar geliyorlar |
Example: Sen de gel! (“Come with!”)
Hint: If you leave off the ending -mek/-mak in the infinitive, you get the singular imperative form, e.g. Gel! (“Come!”) or Git! (“Go!”).
4. almak — to take, to buy, to get
ben alıyorum | biz alıyoruz |
sen alıyorsun | siz alıyorsunuz |
o alıyor | onlar alıyorlar |
Example: Ekmek de al! (“Buy bread too!”)
Hint: When you want to be polite and order something, just remember the form alabilir miyim (“could I get”). You can add it to the end of your request, e.g. Bir bira alabilir miyim lütfen? (“Could I get a beer, please?”)
5. istemek — to want
ben istiyorum | biz istiyoruz |
sen istiyorsun | siz istiyorsunuz |
o istiyor | onlar istiyorlar |
Example: Ben döner istiyorum. Sen ne istiyorsun? (“I want a döner. What do you want?”)
Heads up! Personal pronouns (ben, sen, etc.) are only used when you want to emphasize them. Otherwise, leave them out, or it won’t sound natural.
6. çalışmak — to work
ben çalışıyorum | biz çalışıyoruz |
sen çalışıyorsun | siz çalışıyorsunuz |
o çalışıyor | onlar çalışıyorlar |
Example: Bugün çalışmıyorum. (“I’m not working today.”)
Did you notice that the verb is negated here? The “m” from the negation “me/ma” is added to the verb stem, and after that comes the present tense ending.
7. bilmek — to know, to be able to
ben biliyorum | biz biliyoruz |
sen biliyorsun | siz biliyorsunuz |
o biliyor | onlar biliyorlar |
Example: Bilmiyorum. (“I don’t know.”)
8. konuşmak — to speak
ben konuşuyorum | biz konuşuyoruz |
sen konuşuyorsun | siz konuşuyorsunuz |
o konuşuyor | onlar konuşuyorlar |
Example: Kimle konuşuyorsun? (“Who are you talking to?”)
9. okumak — to read, to study, to go to school
ben okuyorum | biz okuyoruz |
sen okuyorsun | siz okuyorsunuz |
o okuyor | onlar okuyorlar |
Example: Gazete okuyor. (“He/she is reading the newspaper.”)
10. sevmek — to like, to love
ben seviyorum | biz seviyoruz |
sen seviyorsun | siz seviyorsunuz |
o seviyor | onlar seviyorlar |
Example: Seni seviyorum. (“I love you.”)
11. demek — to say, to mean
ben diyorum | biz diyoruz |
sen diyorsun | siz diyorsunuz |
o diyor | onlar diyorlar |
Example: Bu ne demek? (“What does that mean?”)
12. düşünmek — to think, to consider
ben düşünüyorum | biz düşünüyoruz |
sen düşünüyorsun | siz düşünüyorsunuz |
o düşünüyor | onlar düşünüyorlar |
Example: Çok düşünüyorsun. (“You think too much.”)
13. yemek — to eat
ben yiyorum | biz yiyoruz |
sen yiyorsun | siz yiyorsunuz |
o yiyor | onlar yiyorlar |
Example: Ne yiyoruz? (“What are we eating?”)
14. içmek — to drink
ben içiyorum | biz içiyoruz |
sen içiyorsun | siz içiyorsunuz |
o içiyor | onlar içiyorlar |
Example: Çay içiyoruz. (“We’re drinking tea.”)
15. başlamak — to begin
ben başlıyorum | biz başlıyoruz |
sen başlıyorsun | siz başlıyorsunuz |
o başlıyor | onlar başlıyorlar |
Example: Film saat kaçta başlıyor? (“What time does the movie start?”)
16. olmak — to be, to become, to happen
ben oluyorum | biz oluyoruz |
sen oluyorsun | siz oluyorsunuz |
o oluyor | onlar oluyorlar |
Example 1: Ne oluyor? (“What’s happening here?”)
Example 2: Ne oldu? (“What happened?”)
Heads up! In the second example, the verb olmak is in the past tense. You should remember this phrase if you’re a curious person.
17. söylemek — to say, to sing
ben söylüyorum | biz söylüyoruz |
sen söylüyorsun | siz söylüyorsunuz |
o söylüyor | onlar söylüyorlar |
Example: Bu şarkıyı kim söylüyor? (“Who sings this song?”)
18. yatmak — to lie down, to go to bed
ben yatıyorum | biz yatıyoruz |
sen yatıyorsun | siz yatıyorsunuz |
o yatıyor | onlar yatıyorlar |
Example: Ben yatıyorum, iyi geceler! (“I’m going to bed, goodnight!”)
19. oturmak — to sit, to live
ben oturuyorum | biz oturuyoruz |
sen oturuyorsun | siz oturuyorsunuz |
o oturuyor | onlar oturuyorlar |
Example: Nerede oturuyorsunuz? (“Where do you (pl.) live?”)
20. sormak — to ask
ben soruyorum | biz soruyoruz |
sen soruyorsun | siz soruyorsunuz |
o soruyor | onlar soruyorlar |
Example: Çok soru soruyorsun! (“You ask too many questions!”)